Tevekkülün kelime anlamı ‘birisini vekil edinmek, işini ona bırakmak, işi başkasına ısmarlamaktır. Günlük hayatımızda kullandığımız kavram olarak ise; Bir sonuca ulaşmak için gerekli olan sebeplere teşebbüs ettikten sonra başarıyı Allah'tan beklemek, O’nun takdirine razı olmak.” demektir.
İnsan yaratılmışlar arasında en kudretli, parmak izine kadar tek ve özel, Rabbin doğrudan hitabına mazhar olmuş, O’nun isim ve sıfatları ile dahi kısmen de olsa donatılmış olandır. Ancak böyle dahi olsa, hayatın akışı içinde, çaresiz kaldığı, yetersiz kaldığı, aciz kaldığı çok zamanlar geçirir. Çünkü bu dünya sefahat yeri değil, imtihan yeridir. Hastalıklar vardır, yokluklar vardır, ihtiyarlık vardır, ölüm vardır. Böyle anlarda sığınacak bir liman arar. Bir insana dayansa, terk eder belki ya da arkasından vurur, malına mülküne dayansa yanar yıkılır kül olur, evladına dayansa hainlik görür belki ya da kaybeder vaktinden evvel… İnsan bu alemde sırtını ancak Allah’a dayadığında gerçekten yok olmayacak sonsuz bir güce dayanmış demektir. Ancak O’na kulluk edip ancak O’ndan yardım beklemenin rahatlığı ve huzurudur tevekkül.
Tevekkül en büyük huzur kaynağıdır bu alemde. Çünkü inanan bilir ki, elinden geleni yaptıktan sonra, çaba gösterip gayret ettikten sonra, gerisi Allah’a kalmıştır. İyi ki de kalmıştır! En doğrusunu, en hayırlısını bilen, kullarına şah damarlarından daha yakın olan Allah, bizler için en güzelini bilir. İşte bunu bilmenin dayanılmaz hafifliğidir tevekkül. İyi kötü başına ne gelirse gelsin, huzurla ve sükunetle kabul etmek ve ‘vardır rabbimin bir bildiği’ diyebilmektir.
İnanan kişi, sebeplere teşebbüs ettikten sonra Allah’a tevekkül eder. Zira, ağaçtan meyve topraktan hububat ve topyekûn kâinattan insan süzüp çıkaran O’dur.
Tevekkül bu alemde yaratılmış üretilmiş en iyi antidepresan, en kuvvetli ilaçtır! Üstelik her derde ve her gönüle!