Modern yaşamın getirdiği şehirleşmeyle birlikte mezarlıklar şehir dışlarına konumlandırılıyor. Sanki yokmuşçasına. İnsanların gözlerinden uzaklara. İnsan da yaratılışı gereği zaten istemiyor ölümü hatırlamayı.
Öleceğinin bilincinde olarak yaşayan tek varlık insan olmasına rağmen ölüme karşı en çok direnen, ölümü en zor kabullenen varlık da insandır. İnsan öleceğini bilir ancak yaşarken ölümü hiç hesaba katmaz, bu düşünceyi erteler, bastırır ve farkında olarak ya da olmayarak inkâr eder. Ölüm fikrinin insanda kaygı yaratması öldükten sonra ne olacağını bilmemekten kaynaklanır. Bizler psikolojik olarak bilinmeyene karşı kaygı ve endişe duyguları besleriz. Bu duygular bizlerin bilinmeyene karşı tetikte olmamızı ve kendimizi koruyabilmemizi sağlar. Hâlbuki, mümin kişi için bilmemek yoktur! Ölüm ve sonrası Kur'an-ı Kerim’de ve hadislerde bizlere açıklanmıştır. Burada mesele ölüm ile ilgili olarak çocukluğumuzdan itibaren oluşturduğumuz algı ve inançlarımızın temelidir. Eğer iman ve idrakten uzak olarak beynimize ve ruhumuza ölümü bir ‘son’ bir ‘yok oluş’ olarak kodladıysak, elbette ki fıtratımız gereği ondan kaçmak isteriz. Sevdiğimiz bir insanın ölümünü kabul etmek istemez, belki isyan ederiz. Fakat eğer ki insan, çocukluğundan itibaren iman ve idrak dairesinde yetişmiş ve ölümü de hayatın bir parçası olarak algılarsa o zaman ölüm korkunç ve kaçınılası bir şey olmaktan uzaklaşır. Hatta bir kavuşma bir vuslat Mevlana’nın da dediği gibi bir düğün gecesi olur zihnimizde.
Dünya bir meşakkat bir imtihan dünyasıdır. Asıl olan vazifemiz kulluk ve Rabbe ulaşmak olduğuna göre; bu mekân bir rüya, bir geçit, olsa olsa bir köprü vazifesinden öte değildir. Ehl-I iman işte bu bakış açısı ile, sadece dünyanın meşakkatine değil, ölüme de sonsuz bir tevekkül ile yaklaşır. Hatta arzular! Çünkü ölüm, inanan herkes için vazifesini tamamlamak, ebedi hayatına ve sevgiliye kavuşmaktır. Zorlu bir patikayı, tehlikelerle ve sıkıntılarla dolu bir yolculuğu tamamlayıp, düzlüğe ulaşmaktır. Sonsuz rahmete ve sevgiliye açılan bir kapıdan ürkmek ve korkmak yersiz değil midir?
Bakmasını bilene balçık insandır, bakmasını bilene dert aslında devadır, bakmasını bilene ölüm ebedi hayattır.
Bakmasını bilmeyene bardağın yarısı hep boştur, gül diken dolu, hayat hep boştur, bakmasını bilmeyene ölüm dehşetli bir yok oluştur.