BİF (Belçika İslam Federasyonu) Üniversiteliler birimi 25 Nisan 2013 tarihinde UHasselt üniversitesinde hatip Sinan Özdemir’in sunumu ile “Victorian asrında bir öncü: William Abdullah Quilliam” konulu semineri gerçekleştirdi. 2 bölüm şeklinde oluşan sunumun, birinci bölümü olan Victorian asrını kavradıktan sonra, hatip ikinci bölümde William Abdullah’ın hayatını ele aldı.
« W. Abdullah’ın yapmış olduğu faaliyetlerin anlamını kavramak için Victorian donemini anlamak lazım » diyen hatip, ona binaen öncelikle İngiltere kraliçesi Victoria’nın dönemi geniş bir şekilde anlattı;
60 sene iktidarda kalan Victoria Era (1837 – 1901) bu süre zarfında zamanın teknolojik, iktisadi ve bilim alanlarındaki değişimlere öncülük etmiştir. İngiltere’de çıkan ray sistemi, ulaşımın hızlı bir şekilde gelişmesine, telgrafın yayılması ve iletişim alanındaki gelişmelerde gazete aracılığı ile medyanın birer güç unsuru oluşturmasına yol açmıştır. Bu gelişmeleri lehine kullanmasını çok iyi bilen İngiltere, Türklük imajinda yapı oluşturdu ve o zamanda müslümansanız Türk sayılırdınız. Sanayi devriminin teşkili, buharlı makinelerin gelişimi, işçi sınıflandırması oluşumuna yol açıyordu. Ellerinizi kullanıyorsanız işçi sınıfındasınız, lakin aklınızı kullanıyorsanız orta sınıftasınız. Aynı zamanda İngiltere’de güvenlik sorunu yaşanıyordu. Önemli olan diğer bir faktör ise positivizme olan akımdı. Aklı yüceltmek manasına gelen bu akım o zamanda bir devrim yaşıyor ve bilimin bir şekilde yaşamı daha ileriye götürdüğünü düşünüyordu.
« O asırda netice olarak bilginin önemi ve zirve yaptığı öne çıkıyor ve de sermayenin çok hızlı bir şekilde hareket ettiğini görüyoruz. Bu faktörler W. Abdullah’ın harekete geçmesinde önemli rol oynamıştır. » diyen hatip ikinci bölüme William Abdullah’ın hayatında oluşan kilit bir hadise ile başladı;
81 yaşında vefat eden Victoria (1901) tüm İngiltere’yi yasa boğar fakat arkasında fevkalede güçlü bir İngiltere bırakır. O dönemde İngiltere iktisadi anlamda zirvededir ve Liverpool limani çok onemli bir rol oynamaktadır ve bu anlamda dünyanın önde gelen büyükleri davet edilerek büyük bir cenaze töreni düzenlenir. Davetliler(Osmanli, Hintli, …vs temsilciler) arasında olan Hintli süvari birliği törende geçiş esnasnda William Abdullahı görünce tekbir getirirler ve o anda herkesin dikkati oraya çevrilmiştir. Aslında şaşırılacak cok şey yoktur, çünkü o İslamı Büyük Britanya’ya taşıyan şahsiyettir.
Bu olayı anlamak için geriye dönmek gerek. William Abdullah’ı tanıyalım: İngiltere asıllı ve Liverpool’da doğdu (1856 – 1932). O aynı zamanda hukukçu, jeolog ve gazetecidir. 9 yaşında alkole karşı duyduğu rahatsızlığı ile bilinen W. Abdullah sıkı tavırlarıyla verdiği konuşma ve makaleleri ile tanılır. İlk bölümde anlatıldığı gibi o günlerde İngiltere’de adaletsizlik, güvenlik ve sefalet gibi sorunlar yaşanıyordu. Bu düzenin ya bir parçası olup desteklenmesi yada karşı çıkılması gerekirdi. Fas’a hastalığı nedeniyle giden W. Abdullah, İslamiyeti kucaklamasının en önemli nedenlerinden birisi de, İslamın cemiyet olarak sorunlara karşı önlem alan ve ümmete yararli bir yaşam yapısını benimsediği gerçeği olmasıdır. Liverpool’a geri döndüğünde ise bir makale ile müslüman olduğunu ilan etmesi geçikmiyor lakin o devirde müslümanliğı ilan etmek çok zor ve neticede de lanetleniyor. W. Abdullah sınıf farkı gözetmeksizin müslüman bir işçinin müslüman bir lordla ayni safta olduğu ilk İslam Enstitüsü’nu Liverpool’da kuruyor ve Dar-ul Harb’de İslami imkanlar sunuyor (din dersleri, doğu dilleri, cenaze namazları ve ayrıca elektrik, gaz, fotoğrafcılık dersleri). Bir kadının W. Abdullah’ın çocuğuna sahip çıkmasını istemesi üzerine de Abdullah İngiltere’nin ilk yetimhanesini açıyor. Ayrıca “The crescent” (İslamic word) adlı bir gazete çıkarıyor ve gazetenin ilk cümlesi tüm çabalarını çerçeveler nitelikte oluyor : “Görünümümüz için herhangi bir özürde bulunmayacağız: çünkü gerekli olmadığını düşünüyoruz. Başarılarımız varlığımızı haklı çıkaracağını umut ediyoruz“.
« Yapmış olduğu çesitli faaliyetler esnasında (1880 – 1907) 250 aile müslüman olan Abdullah sonuç olarak sadece kendi cemaati için değil, toplum icin çözüm getirdiği için önemli bir şahsiyettir. » diyen hatip ayrıca, bugünki iletişimin dünkine benzemediği, bugün medyanın, farklı sosyal ağların varlığı ve popülerliği eskisi ile kıyaslanmayacak kadar bir gerçek iken neden mesajımızın dünyaya duyurulamamasinin gerceğine değindi. « Halbuki W. Abdullah’ın dergisi o günün şartlarına rağmen dünyaya ulaşıyordu. » diyerek semineri sonlandirdi.
Haber: Hüseyin Aydın