Bölge Haberleri

Kudüs’te Barışa ve İnsan Onuruna Sahip Çıkış Bildirisi: 08 Aralık 2017

  • 16.03.2023
  • 1929 görüntülenme
  • Okunma Süresi 4 dakika
  • 16.03.2023
  • 1929 görüntülenme
  • Okunma Süresi 4 dakika
  • İsrail’in Batı Şeria, Doğu Kudüs ve Gazze şeridini işgal etmesinin üzerinden 50 yıl geçmiştir.
    Uluslararası insan hakları örgütleri, 50 yıldır işgal altında bulunan bu bölgelerde ciddi hak
    ihlallerinin yaşandığını haykırırken, ABD Başkanı Donald Trump’un, işgal altındaki Kudüs’ü İsrail’in
    başkenti olarak tanıdığı yönündeki açıklaması siyasi, diplomatik ve ahlaki değerlerle
    bağdaşmayan bir tutumdur.
    Birleşmiş Milletler birçok platformda defalarca İsrail’in yerleşim politikasının uluslararası hukuka
    aykırı olduğunu deklare etmiş ve İsrail’den bu eylemlerini sona erdirmesini istemiştir. Buna karşın
    İsrail mevcut ayrımcı politikalarına ve yeni yerleşim alanları inşalarına devam etmiştir.
    Sayısız insan hakları örgütünün İsrail’deki ihlallere dair yayınladığı raporlar ve bölgedeki bağımsız
    gazeteci ile sivil toplum kuruluşu temsilcilerinin bildirileriyle uyumlu olarak, uluslararası toplum
    da İsrail’in işgalini bugüne kadar reddetmiş, tam da bu nedenle bütün yabancı büyükelçilikler
    İsrail’in başkenti olduğunu iddia ettiği Kudüs’te değil, Tel Aviv’de tesis edilmiştir.
    ABD Başkanı Donald Trump’un kararı bu açılardan incelendiğinde oldukça provokatiftir: Bölgede
    hâlihazırda eğitim, istihdam, sağlık gibi alanlarda ağır hak ihlalleriyle başa çıkmak zorunda kalan
    ve bugüne dek Filistin-İsrail çatışmasında hayatını kaybeden onbinlerce insanla alay eder gibi ve
    uluslararası kamuoyunun ortak vicdanını yok sayar bir şekilde Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak
    “ilan etmek”, yalnızca siyasi açıdan vahim bir hata değil, aynı zamanda vicdani açıdan da büyük bir
    kara lekedir. Bu kara lekenin, başkanlık yarışından itibaren İslam karşıtı, yabancı düşmanı,
    cinsiyetçi, ötekileştirici, popülist söylemleriyle dikkat çeken Trump tarafından ortaya konması
    şaşırtmamış; fakat yıkıcı söylemlerde boyut atlandığını ortaya koymuştur.
    Bölgede barış, hayali başkent ilanları ile tesis edilemez. Bunun için her iki tarafta da insan hakları
    ihlallerinin, şiddetin ve sivillere yönelik saldırıların sona ermesi gerekmektedir.
    Bölgedeki hak ihlallerini ve 50 yıllık işgalle uluslararası hukukun ayaklar altına alınmasını
    görmezden gelmek, barışa ancak engel olacaktır. Olması gereken, uluslararası hukuku, evrensel
    değerleri ve sağduyuyu güçlendirmek ve iki devletli çözüm modelinin destekçisi olmaktır.
    Bizler, uluslararası hukuka saygı duyan herkesi, ayrımcılığa ve hak ihlallerine karşı çıkıp, bütün
    dinlerin kutsal saydığı Kudüs şehrine sahip çıkmaya ve Trump’un kararının geçersizliğini
    haykırmaya çağırıyoruz. Sadece Müslümanlar için değil, Hristiyanlar ve Yahudilerin de kutsal
    beldesi olan Kudüs, siyasi hesapların dışında bırakılmalıdır.
    Bu hatalı karar da dâhil olmak üzere, bölgede barışa sekte vurabilecek her türlü eylem ve
    provokatif söylemlerden uzakta; barışa, insan onuruna, temel haklara sahip çıkan, uluslararası
    hukuka destek olan tüm aktörlerle dayanışmamızı ilan ediyoruz. Bu sağduyuya sahip olup söz
    konusu karara tepki gösteren ve uluslararası hukuka vurgu yapan tüm devlet yöneticilerinin,
    siyasilerin, sivil toplum kuruluşlarının ve kanaat önderlerinin açıklamalarını takdirle karşılıyor ve
    bu hassasiyetlerinin devamını temenni ediyoruz.

    Haber FOTO: KIB

    Bu haberi sosyal medyanızdan paylaşabilirsiniz!