Cuma Hutbeleri

Sünnete ittiba etmek: -17 Ocak 2014 hutbesi-

  • 17.01.2014
  • 1687 görüntülenme
  • Okunma Süresi 4 dakika

“Benim sünnetimi (sevip) yaşatan beni de sevmiş olur. Beni seven ise cennette benimle beraber olacaktır.” [Tirmizî, İlim, 16]

وَمَن يُطِعِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ وَيَخْشَ اللَّهَ وَيَتَّقْهِ فَأُولَٰئِكَ هُمُ الْفَائِزُونَ

 

Muhterem Müminler!

Hutbemiz, Allah’ın resulü Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v.)’in sünnetine uymanın önemi hakkında olacaktır.

 

Değerli Kardeşlerim!

Allah Teâlâ yüce kitabında: “Kim Allah’a ve resulüne itaat eder ve Allah’a saygı duyarak emirlerine uygun yaşarsa kurtuluş ve mutluluğa erer.” [1] buyurarak kendine itaati resulüne itaat ile eş tutmuştur. Peki bu bizim için ne ifade eder?

 

Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.), Kur’an’ı bize tebliğ eden ve açıklayan kimse olmasının yanı sıra Kur’an’ın ahlaki ilkelerini ve hukuki emir ve yasaklarını en güzel şekilde yaşayan kimsedir de. İşte Peygamberimiz’in bu yaşayış tarzına kısaca sünnet denir. Sünnet, dinimizin emir ve yasaklarını ortaya koyan ahkâmı itibariyle Kur’ân-ı Kerîm’den sonraki ikinci temel kaynağımızdır ve bütün Müslümanları bağlayan bir hüküm ifade eder. Zira Cenâb-ı Hak Kur’ân-ı Kerîm’inde “Peygamber size neyi getirdi ise, onu alın, neyi yasaklamış ise, ondan da uzak durun.”[2] buyurmuş ve Peygamber’e itaatin dinimizdeki yerine işaret etmiştir.

 

Kıymetli Kardeşlerim!

Sünnet, Kur’ân-ı Kerîm’i anlama noktasında son derece önemli bir konuma sahiptir. Nitekim Kur’ân-ı Kerîm’de emredilen namaz, oruç, zekât, hac gibi ibadetlerin tatbiki ancak sünnetle mümkündür. Kur’an’da esasları verildiği hâlde ayrıntıları zikredilmeyen, fakat Hz. Peygamber’in (s.a.v.) günlük hayatında tatbik ettiği ve Müslümanların da uyması gerekli olan birçok ahlaki prensip de sünnete dayanır. Bütün bunlar gösterir ki, sünnet olmadan, Kur’ân-ı Kerîm tam manası ile anlaşılamaz ve hükümleri uygulanamaz.

Buradan hareketle, İslam’ı en güzel şekilde yaşamak ve Kur’an’ı hayatına tatbik etmek isteyen bir mümin, Hz. Peygamber (s.a.v.)’i kendisine örnek almalı ve onun gibi yaşamaya çalışmalıdır. Yalnız, bu örnek alma taklitte kalmamalı, insanın hayatına işlemelidir. Yani bir taraftan temiz giyinen ve namazdan önce misvak kullanan bir mümin, diğer taraftan camide koşturan çocuklara çıkışamaz.

 

Helalinden kazanıp çocuğuna yedirmek isteyen bir baba, ailesine vakit ayırıp onlarla güzel ve faydalı vakit geçirmek suretiyle bu yaptığı ameli tamamlar. İlim için koşturan bir öğrenci kendini toplumdan dışlayarak egoistleşemez. Aksine çevresindekilere yardım ederek ilminin zekâtını verir. Yani kısacası mümin, Kur’an ve sünnetin özünü kavramalı ve ona göre yaşamalıdır.

 

Değerli Müminler!

Hz. Peygamber (s.a.v.)’in hayat biçimi olan sünnete sahip çıkmalı ve ona saygı göstermeliyiz. Bunun her bir Müslüman için bir dinî görev olduğunu hatırımızdan çıkarmamalıyız. Çünkü sünnete uygun olan hâl ve hareketlerimiz, bizi Allah’a yaklaştırır ve sevgisini kazanmamıza vesile olur. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) buyuruyor ki: “Benim sünnetimi (sevip) yaşatan beni de sevmiş olur. Beni seven ise cennette benimle beraber olacaktır.”[3]

 

Bu müjdeye mazhar olabilmek için Kur’an ve sünneti öğrenmeye, yaşamaya ve öğretmeye gayret sarf etmeliyiz. Evlerimizde mutlaka ailemizle, ailelerinden uzakta yaşayan öğrenci kardeşlerimiz de arkadaşlarıyla düzenli dersler yapmalı ve daha güzel bir insan olma yolunda Kur’an ve sünnetin ışığında ilerlemeye gayret göstermeliyiz.


[1] Nûr suresi, 24:52

[2] Haşr suresi, 59:7

[3] Tirmizî, İlim, 16

Bu yazıyı sosyal medyanızdan paylaşabilirsiniz!