Muhterem Müslümanlar,
İnternet, son yıllarda iş, okul veya aile hayatımızın bir parçası hâline gelmiştir. Birçoğumuz interneti aile, akraba ve arkadaşlarımızla iletişim aracı olarak kullanıyoruz. Günümüzde, küçüğünden büyüğüne birçok insan sosyal medyada aktif olma derdinde. Artık iletişim, haberleşme ve bilgileri paylaşma yaşadığımız çağın önemli bir nimeti olan internet vasıtasıyla gerçekleşiyor. Ancak, doğru ve Müslümanca kullanılmadığında internet, birçok sıkıntıyı da beraberinde getirebiliyor. Bu sıkıntı ise internetin sıkıntısı değil, onu kullananların internete yaklaşımlarından dolayı yaşanan bir sıkıntıdır.
Değerli kardeşlerim,
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, insanlar internet üzerinden yakını uzak, uzağı yakın kılabiliyor. İnternetin bu durumunu kötüye kullanmak isteyenler, hiçbir emek sarfetmeden tanımadıkları, görmedikleri insanlar ile sanal sohbet edip konuşabiliyor. Konuşabilirler de, bunun elbette bir sakıncası yoktur. Fakat, kimi insanlar, karşılarındaki insanları görmedikleri gibi kendilerini de saklanıyor. Onun için de çeşitli ahlak zaafiyetlerine yenik düşebiliyor. Bu zaafiyetlerden birisi, “siber taciz” denilen davranışlardır. Yani, internet arkasına saklanılarak ve kendi kimliğini saklayarak yapılan sözlü, yazılı, resimli, videolu taciz, tehdit ve karalamadır. Genelde insan, karşısındaki ve tanıdığı bir kişiye hakaret etmekte zorlanır. Fakat internet arkasına saklananlar, İslami hudutları aşan kelimeleri, kolaylıkla ve hiç düşünmeden sarfedilebiliyor.
Muhterem Müslümanlar,
Bir başka sorun da, şaka amaçlı da olsa internet ortamında başkalarına kötü lakaplar takmaktır. Biliyoruz ki lakap takmak ve insanları beğenmedikleri, duyduklarında üzülecekleri lakaplarla çağırmak günahtır. Kişinin haberi olmadan arkasından takılan lakaplar ise gıybettir. Cenâb-ı Hak bunu, “Ey müminler, birbirinizle alaylaşmayın!” ve “Birbirinizi ayıplamayın, kötü lakaplarla çağırmayın!” (Hucurât suresi, 49:11) buyurarak açıkça yasaklıyor.
Değerli kardeşlerim,
Günlük hayatımızda ister istemez tanıdıklarımıza veya sevdiklerimize masumane de olsa lakaplar takabiliyoruz. Ama sanal alemin gizliliğinde saklandığını zannedenler, bu tür lakapları daha cesurca kullanabiliyorlar. Fakat, unutmayalım ve Allah Resûlü’nün şu uyarısına kulak verelim: “Bir kimseye günah olarak Müslüman kardeşini küçük görmesi kafidir.” (Riyâzüs-sâlihîn, 3/156)
Lakin şu da var; bir kimse bir özelliği ile meşhur ise ve bu lakap ile çağrıldığında üzülmezse, o lakap ile onu çağırmak veya ondan bahsetmek günah olmaz. Yani, insanları beğendiği güzel lakaplarla çağırmak günah değildir. Peygamber Efendimize “Emîn”, Hz. Ebû Bekir’e “Sıddîk”, Hz. Ömer’e “Fârûk”, Hz. Osman’a “Zinnûreyn”, Hz. Ali’ye “Ebû Turâb” denildiği İslam tarihinde çok iyi bilinmektedir.
Muhterem kardeşlerim!
Her şeyden önce, interneti Müslümanca kullanmak zorundayız. Bir Müslüman, internet ortamında dahi olsa insanlar ile alay etmez, kötü lakaplar takmaz. Bir kez daha tekrar ediyoruz ki: İnterneti kullanırken de Müslüman olduğumuzu ve Allah’ın oradaki davranışlarımızdan dolayı da bizleri hesaba çekeceğini unutamayız. Bununla birlikte, internette sunulan boş işlerden ve sözlerden de yüz çevirmeliyiz. Çünkü Müslümanlar Mü’minûn suresinin 3. ayetinde bildirildiği gibi: “…boş sözlerden ve işlerden yüz çevirenlerdir.”