Muhterem Cemaat!
Hutbemiz, hevâ ve hevesleri terk edip sadece Allah’a kulluk etmek hakkında olacaktır.
Değerli Kardeşlerim!
Bu hayatı bize bahşeden Rabbimiz (c.c.), hayat rehberimiz olan Kur’ân-ı Kerîm’de hayatın önemini vurguladıktan sonra, gayesini de “Ben insanları ve cinleri yalnızca bana kulluk etsinler diye yarattım.”[1] buyurarak bildirmiştir. Bu buyruğa uymak; yüce Rabbimize kullukta bulunmak, O’nun emirlerini noksansız yerine getirmek, kendisinden uzak durmamızı istediği şeylerden de uzak durmak demektir. Namazlarımızı kılarken her rekâtında okuduğumuz Fâtiha suresinde: “(Allahım!) Yalnız Sana ibadet ederiz ve yalnız Senden yardım dileriz.”[2] diyerek kulluğumuzu hatırlamakta ve sadece O’na ibadet ettiğimizi ifade etmekteyiz.
Aziz Cemaat!
Allah (c.c.) Kur’an’da tevhid ve kulluğun tüm peygamberlerin ortak mesajı olduğunu şöyle bildirmektedir: “Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, ‘Şüphesiz, benden başka hiçbir ilah yoktur. Öyleyse bana ibadet edin’ diye vahyetmişizdir.”[3]
Değerli Müslümanlar!
Kulluk; tevhidin eyleme, yani hayata dönüşmüş hâlidir. Hiçbir inanç, eyleme dönüşmedikçe hayat bulamaz. İşte bu yöntem, peygamberlerin davet yöntemidir; tevhidi, kulluk ile bağlama, inancı kulluk ile imana dönüştürme çabasıdır. Eğer şimdi eskilerde olduğu gibi putlara secde edilmiyorsa, bu zamanda Allah’tan başkasına, O’ndan başka şeylere kulluk edilmediği anlamına gelmez. Aksine şimdi, hevâ ve heveslere kulluk, Allah’a kulluğun önüne geçmiştir.
İşte onun içindir ki, Allah’a kulluğun olmazsa olmazı, hevâ ve heveslerimizi, hırs ve ihtiraslarımızı putlaştırmamaktır. Aksi takdirde, “Yalnızca Sana kulluk ederiz” derken sadece kendimizi kandırmış oluruz.
Aziz kardeşlerim!
İnsanın bir şeye fazla düşkünlüğüne ve aşırı sevgisine “hevâ ve heves” denir. “Hevâsını ilah edindi.” demek; hevese kapıldı, kötü arzuları kendisini nereye çekti ise oraya aktı, Allah’ın emrini unuttu, nefsine kulluk etti demektir. Bu manada, hevâ ve hevesler peşinden koşmak, işte tevhid inancımızın tam zıddı olan Allah’tan başkasını ilah edinmek, Allah’tan başkasına kulluk etmek demek olur. İnsan, hevâ ve heveslerinin peşinden sürüklenip Yüce Yaratıcı’sını unutunca aklı şaşar, serabı su zanneder, zehiri bal diye yutar, harama hayat diye dalar.
Kulluğu unutturan bir başka şey de, insandaki yaşama ve eşya sevgisinin, gönle, kalbe taht kurmasıdır. O zaman dünya ve eşya sevgisiyle kalp sarhoş olur; insan, Allah’ını unutur. Dünya ve eşya Allah’tan daha çok sevilir duruma gelinir. Artık Allah yerine her an o zikredilir. Sonunda da insan, Allah’ı zikirden ve namazdan çekinir.
Muhterem Müminler!
“Kötü duygularını (hevâsını) kendisine ilah edinen kimseyi gördün mü? Şimdi ona sen mi vekil olacaksın?”[4] buyuran Rabbimiz, işte tam da bu noktaya dikkat çekerek, hevâ ve heveslerin de ilah edinilebileceği uyarısı yapmış, “…Allah’tan başkasına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım ve Allah’ı bırakıp kimimiz kimimizi rabler edinmeyelim.” Eğer yine yüz çevirirlerse, deyin ki: “Şahid olun biz gerçekten Müslümanlarız.”[5] buyurarak da hevâ ve hevesten kurtulmanın yolunu göstermiştir.
Değerli Müslümanlar!
Sonuç olarak, şirkin her türlü çeşidinden sakınmalıyız. Kaygımız, tasamız, derdimiz ve endişemiz, Allah’a yine O’nun belirlediği şekilde kulluk edebilmek olmalıdır.
[1] Zâriyât suresi, 51:56
[2] Fâtiha suresi, 1:5
[3] Enbiyâ suresi, 21:25
[4] Furkân suresi, 25:43
[5] Âl-i İmrân suresi, 3:64