Muhterem Kardeşlerim!
Yüce Rabbimiz insanoğlunu ve diğer bütün canlıları çift kutuplu olarak yaratmıştır. İnsanoğlunun bu fani hayatta iyilik-kötülük, savurganlık-cimrilik, adalet-adaletsizlik gibi dengesini kurmakla mükellef olduğu ve imtihan olunduğu birçok zıt kutup da mevcuttur.
Değerli Kardeşlerim!
Vasat kelimesi, her uç noktası da olumsuz görülen şeylerin olumlu olan tam orta noktası için kullanılır. Örneğin, cimrilik ve savurganlık arasında yer alan cömertlik vasat olarak ifade edilir. Ne cimriliğe ne de savurganlığa meyletmeyerek cömert olmak, iki aşırı uç arasında kurulan dengeye örnek olarak verilebilir. Bu anlamda vasat yolu takip etmek, ifrat ve tefritten uzak olarak mutedil söz söylemek, mutedil davranışlarda bulunup, hareket etmek demektir. Bu vasıflara sahip olduğumuzda bizler, eşitlik, adalet ve insaf sahibi olan, takdir edilen ve övülen kişiler hâline geliriz. Zira Allah bu dengeyi kurabilmiş en iyi örnek olarak İslam ümmetini göstermektedir: “İşte böylece sizi orta yolda giden bir ümmet kıldık ki, insanlığa örnek ve model olasınız ve resul de size örnek ve model olsun.” [1]
Muhterem Cemaat!
İslam ümmeti olarak bizlerin orta yolda olma konusundaki örneği, Allah’ın Kur’an’da övdüğü ve örnek gösterdiği Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ve O’nun ashabıdır. İşte onlar bize nasıl örnek olmuşlarsa, bizler de itidalli davranışlarımızla insanlığa iyi birer örnek ve model olma sorumluluğunu taşımaktayız.
Muhterem Cemaat!
Bugün İslam ümmeti maalesef bütünlüğünü tam manasıyla sağlayamamış, savruk ve parçalanmış bir hâldedir. Bir yanda sefalet, diğer yanda akıl almaz bir zenginlikle beraber; ümmet içinde ilmî, fikrî, zihnî bir parçalanma da mevcuttur. Hâlbuki bizler İslam ümmeti olarak dengeli olma vasfına ve Allah’ın övgüsüne erişebilecek bir kapasiteye sahibiz. Onun için ümmet olarak insanlığı bir anne gibi kucaklayacak bir toplum olduğumuzun tekrar farkına varmalı, insanlığa örneklik ve önderlik yapacak bir toplum, ayrıca iyiliğin şahitleri ve temsilcileri olmalıyız.
Bu yüzden evvela her mümin, değişimi kendisinden başlatmalıdır ki, bu değişim tüm ümmete de yansıyabilsin. Zira Allah, kişinin değişmesini, toplumun değişmesinin şartı olarak göstermektedir: “Hiç kuşkusuz bir toplumun bireyleri kendi özelliklerini değiştirmedikçe Allah da o toplumun gidişatını değiştirmez.”[2]